Kocatepe Muhribinde şehit olan bir Kıbrıs Şehidi, “Cemal Yılmazsoy’un aziz hatırasına”
KOCAPETE MUHRİBİ VE KIBRIS HAREKATI ÜZERİNE KISA BİLGİLENDİRME:
Kıbrıs Harekatı; Kıbrıs Adası'nda Türklerin uğradığı baskı ve zulmü ortadan kaldırmak amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerince gerçekleştirilen Barış harekatıdır. Kıbrıs Barış Harekatı’na zemin hazırlayan gelişmeler 1959'da başladı. Türkiye, İngiltere ve Yunanistan'ın 1959'da imzaladığı Zürih ve Londra anlaşmalarıyla bu ülkelerin garantörlüğünde Türk ve Rum halklarının eşitliğine dayalı Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Rumlara ait silahlı gruplarca 1963'ten itibaren gerçekleştirilen saldırılar sonucu Kıbrıs Türkleri, ülke yönetiminden baskı ve zulümle uzaklaştırıldı. Adayı Yunanistan'a bağlama hedefine ulaşmak isteyen Rumların yürüttükleri saldırılar ve ambargolar 1963-1974 yılları arasında artarak devam etti. EOKA-B liderlerinden Nikos Sampson, Yunanistan'da iktidarda bulunan cuntanın desteğiyle gerçekleştirdiği darbeyle 15 Temmuz 1974'te Kıbrıs Cumhurbaşkanı Makarios'u devirdi.
Adadaki darbe haberi Ankara'ya ulaşınca Milli Güvenlik Kurulu toplandı. Başbakan Bülent Ecevit, toplantının ardından Türk Silahlı Kuvvetlerine Kıbrıs'a müdahale ihtimaline karşı hazırlık yapılması yönünde talimat verdi. Dünya kamuoyunun Kıbrıs'taki askeri yönetime tepkileri de Türkiye'nin lehine bir ortam yaratıyordu. Türkiye, adaya ortak müdahalede bulunulması için garantör devletlerden İngiltere'nin kapısını çaldı. İngiltere'ye, iki garantör devlet olarak adaya müdahale önerildi. Londra'ya giden Bülent Ecevit'in teklifi, İngiltere Başbakanı tarafından kabul görmedi. Bu arada, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, TBMM'yi olağanüstü toplantıya çağırdı. 18 Temmuz'da Ecevit, Londra'da ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Joseph Sisco ile görüştü. Öte yandan Kıbrıs'ta, "Yeşil Hat"ta hava gerginleşti. TBMM, olağanüstü toplantıda, Kıbrıs'ta darbe sonucu ortaya çıkan durumu görüştü. 19 Temmuz'da Sisco, Atina'dan Ankara'ya geldi. Sisco'nun Atina nezdindeki girişimlerinden sonuç alınamayacağı anlaşıldı. Aynı gün Deniz Kuvvetleri Komutanlığına ait bir filo, çıkarma gemileriyle Akdeniz'e açıldı. Kıbrıs Barış Harekatı, TSK'ye bağlı birliklerin Lefkoşa-Hamitköy-Gönyeli ve Pınarbaşı bölgelerine hava indirme, Yavuz Plajı'na denizden çıkarma yapmasıyla 20 Temmuz'da başladı. Harekatın parolası ise "Ayşe tatile çıksın" olarak belirlendi. Ayşe, Cenevre konferansına katılan dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in kızının adıydı. Bülent Ecevit, harekatın başladığını, "İnsanlığa ve barışa büyük bir hizmette bulunmuş olacağımıza inanıyoruz. Öyle umarım ki kuvvetlerimize ateş açılmaz ve kanlı bir çatışmaya yol açılmaz. Biz aslında savaş için değil barış için ve yalnız Türklere değil Rumlara da barış getirmek için adaya gidiyoruz." sözleriyle duyurdu.
KOCATEPE MUHRİBİ NEDEN BATTI:
22 Temmuz 1974 günü A.B.D.’den henüz satın alınıp daha 14 gün önce donanmamıza katılmış olan Kocatepe isimli destroyerimiz ile Adatepe ve Mareşal Çakmak’tan oluşan üç parça savaş gemimiz Kıbrıs’a doğru yol almaktadır. O sırada yunan filosunun adaya çıkartma yapacağı istihbaratı alınır. Radarda 4 destroyer ile 7 yük gemisi görünmektedir. 301. filodan deniz karakol uçakları gönderilir. Keşiften gemilerin parolayı bilmeyen ama Türkçe konuşan, Türk bayrağı taşıyan yunan gemileri olabileceği bilgisiyle dönülür. Muğla’daki İl Jandarma Komutanlığı’ndan Muğla valisine, ondan Jandarma Genel Komutanlığı’na, bu komutanlıktan Genelkurmay’a, Genelkurmay’dan da Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na “Rodos’ta, Mandrake Burnu açıklarında asker yüklü 10-12 gemi olduğu” raporu gelir. Deniz kuvvetleri komutanına sorulur. Deniz kuvvetleri komutanımız Kemal Kayacan kendisinin orada gemisi olmadığını, gemileri vurabileceklerini söyler.
Bu arada Dışişleri Bakanı Turan Güneş o sırada Ankara’da bulunan ABD’nin Kıbrıs temsilcisi Joseph Sisco aracılığıyla eğer geri çevrilmezse konvoyun batırılacağını Yunan tarafına bildirir. Yunan deniz kuvvetleri komutanı Amiral Arapakis de Kıbrıs’a doğru giden hiçbir Yunan gemisinin olmadığını belirtir. Bu bilgi o sırada ABD’nin Ege’de bulunan 6. filosu ile diğer Amerikan haber alma kaynakları tarafından da doğrulanır. Buna rağmen Türk tarafını inandırmak mümkün olmaz. Tüm hazırlıklar yapılarak ertesi gün harakata başlanır.
Saat 01:00’da gemileri vurma kararı verilir. “Şenlik Başladı” parolasıyla Ankara-Mürted, Eskişehir ve Antalya askeri hava üslerinden kalkan (111nci filodan F-100D ve 141nci filodan F-104) türk jet uçakları saat tam 02:00’da gemileri vurur. 289 kişilik mürettebatıyla Kocatepe muhribimiz (Akrotiri yakınlarında) tam isabet alarak (6 saat can kadar çekiştikten sonra) batar. Diğer gemiler ise nispeten hafif isabet almıştır. Türk Jetleri görevi başarıyla yerine getirmenin mutluluğu içinde üslerine döner. 56 (bazı kaynaklara göre 54-57) denizcimiz şehit olmuş, çok sayıda denizcimiz yaralanmış ve denize saçılmıştır.
ŞEHİDİN EŞİ GÜL YILMAZSOY’UN O ACI GÜNE DAİR ANILARI:
Uzunca zaman öncesi Kıbrıs ve Kıbrıs tarihi üzerine merak salmıştım. Neticesin de Kıbrıslı gazilere, mücahitlere ve şehitlerin ailelerine ulaşıp, Kıbrıs üzerine anılarını derlemeye ve yazmaya başlamıştım. Gül hanımda bu şehit ailelerinden biri idi. Sosyal medya üzerinden yıllarca dostluğumuz devam etti. Sık sık ta görüşüyoruz. Bu vesile ile de Eşi Cemal Yılmazsoy üzerinde belki de onlarca kez konuştuk. En sonunda bu konuşmalarımızı röportaj haline getirdik. Dayanılması güç o anları birlikte yaşadığımız ve acısına ortak olduğum ve içimde hissettiğim o güne dair yaşadıklarını ben sordum, Gül Hanım cevapladı… öyle bir acı hikaye ki şehidin yazdığı mektup, eşi Gül hanıma çok sonra ulaşıyor.. Son karşılaşmaları ve son kez birbirlerine sarılmaları ve Gül Hanımın gitmesen olmaz mı sorusu üzerine verilen o muntazam cevap.. “vatan için ölmek lazımsa, canımızı esirgemeyiz hoşça kal”
İLK OLARAK TEKRAR BAŞ SAĞLIĞI DİLERİM, EŞİNİZDEN BAHSEDER MİSİNİZ?
Eşim Cemal Yılmazsoy. Şimdi düşünüyorum kendisini gerçekten mükemmel bir insanmış yaşlısı genci, çoluğu çocuğu öyle severdi ki kendisini. Onun işten okuldan geleceği saatler çocuklar mahallenin başına gider onu beklerdi. Kimisi top oynamak kimisi şeker çikolata için, kimisi dersine yardım ettirmek için. Hepsiyle tek tek ilgilenir, hepsinin gönlünü alırdı. Onun mahalleye geldiği anlaşılırdı, mahalle şenlenirdi. Yaşlılar kendilerini çağırırlar isteklerini söylerlerdi. Mahallenin bütün kızları aşıktı Cemal’e, hepsi O geldiği zaman kapıda belirirdi ama O bana aşıktı. Ben de O’na.
Cemal ile tanışmamız şöyle olmuştu; Ben İzmir doğumluyum. Annem olmadığı için İstanbul’daki dayım İzmir’den kendi yanında kalmam için beni arabasıyla getirdi. Gelirken hasta bir vatandaşta bizimle gelmek istedi. Dayımdan beni akrabalara bırakıver ricasında bulundu. Aynı günün akşamı İstanbul’a geldik.
Akşam İstanbul’a geldiğimiz de saat 20:00 gibiydi. Arabamıza aldığımız kadın kapıyı çaldı. Kapıyı öyle yakışıklı biri açtı. Onlar hoş sohbet ederken o gözlerini bana dikmiş bakıyor bende gözlerimi ondan alamıyordum. Biz oradan ayrıldıktan sonra kız kardeşine çok güzel ben bu kızı alacağım demiş, kardeşi de nerden bulacaksın İstanbul’daki kızı demiş. Ben çok sonradan öğrendim bunları. Kısa bir süre sonra Cemal ile karşılaştık meğerse aynı mahallede oturuyormuşuz.
Aslında Cemal askerden gelince evlenmek istiyorduk. O sıralar bana dünürcüler gelmeye başlayınca bu durumdan rahatsızlık duyup evlenme kararı aldık ve evlendik. Evlendikten 9 ay sonra bir kızımız oldu ama maalesef doğumda kızımı kaybettik.
KIBRISA HAREKATI DÖNEMİNDE EŞİNİZİN TAM GÖREVİ NEYDİ VE O DÖNEM NELER HİSSETTİNİZ, NELER YAŞADINIZ?
Ben iki aylık hamile iken 07.03.1973 tarihinde eşim İskenderun acemi birliğine ardından da Yassı Ada’ya telsiz eğitimine gitmişti. Acemi birliğinden sonra Gölcük’e Kocatepe gemisine gitmişti. Her 15 günde evci iznine çıkıyordu.
Oğlumun doğumuna yakın sık sık izinli gelmeye başladı. Cemal’in komutanın eşi de hamile olduğu için gönderiyordu. Oğlum 4 aylık falan oldu evde müthiş bir huzursuzluk, herkeste bir sıkıntı vardı. İzinli geldi, bütün evi badana boya yaptı izni bitti ve o akşam gitti. Sabah bir baktım tekrar eve geldi. Bana gemi Marmaris’e gitmiş bana burada kal dediler ama ben gemime gideceğim seni görmek istedim, hep seni görmek istiyorum hiç yanından ayrılmak istemiyorum dedi ve bu defa giderken kapıdan ayrılamadı, çocuklar gibi ağlamaya başladık ikimizde ağladık. Ağlaya ağlaya gitti. Temmuz’un 15’i idi sonra bana mektup yazdı, mektupta Marmaris’e gitmiş gemi Mersin’e hareket etmiş Mersin’e gitmiş. Mersin’e gittiğinde gemi Kıbrıs’a doğru hareket edecekmiş ve araç kiralamış gemiye yetişmiş mektubunda bu süreci anlatmış, bu mektubu şehit olduktan sonra geldi.
ÇOĞU ZAMAN YAŞANMIŞTIR, ŞEHİT OLANLARIN ANNELERİ YA DA EŞLERİ BU DURUMU HİSSEDERLER. SİZDE BÖYLE BİR DURUM GERÇEKLEŞTİ Mİ.?
Biz Hareket haberlerini TV de izlemeye başladık. Ben o dönem kötü rüyalar görüyordum ve 20 Temmuz gecesi rüyamda ön dişlerim döküldü. Bu rüyamı kayınvalideme anlattım ağlamaya başladı oğlum öldü diye ama umutluyduk. Barış harekatından döneceğini ümit ediyorduk, olmadı dönemedi.
ŞEHADET HABERİNİ NASIL ALDINIZ? O AN NELER HİSSETTİNİZ?
Ayın 21’de komşuya gittim Hürriyet gazetesini elime aldım okudum. Ama Gazetenin manşeti kocaman yazıyla Kocatepe muhribimiz battı diye yazıyormuş. Ben görmedim komşularda benim tepki vermememe şaşırmışlar fakat hiçbir şey demediler sonradan gazeteyi gördüm. O gün ben o manşeti gerçekten görmedim sonra geminin battığı İskenderun ve Mersinde sahra hastaneleri kurulduğu kurtulanların yarılıların oralara getirildiğini öğrendik. Kayınpederim oraya gitti ama Cemal’i bulamadı ve döndü. 1 hafta sonra kapının önünde bir araba durdu. Kayınpederim dayıları arabadan indi ağlıyorlardı. Ben cenazesi arabada sandım arabaya gitmek için çırpınıyordum, etrafımdakiler beni bırakmıyordu sonrasını hatırlamıyorum. Kendime geldiğimde ev cenaze evine dönmüştü bile sonra bana durumu anlattılar. Cesedi bulunmadığı için şehit listesine almışlar diye kayın pederime subaylar gelmiş söylemiş.
DAHA SONRA NELER YAŞADINIZ? NELER OLDU HAYATINIZDA?
Oğlum 4,5 aylık idi. Bu acı haberler üzerine sağlığım gün geçtikçe kötüye doğru gitmişti. O sıralar beni kayınvalidem ve kayınbabam doktora götürdü. Hamile olduğumu öğrenmiştim. Çocuğumu aldırmam için baskı yaptılar. Ama aldırmadım. Çok zor şartlar altında dünya ya getirdim. Kızım da dünyaya geldikten sonra uzunca bir süre kendimi boşlukta hissettim.
Eşimin henüz cesedi bulunmadığı için ben bir gün geleceğini düşünüyordum. Her gün her dakika içim yanıyordu. Ben ümidimi yitirmemiştim, kendisinin yaralı olabileceğini, yada hafızasını kaybettiğini düşünüyor ve kendimde aramaya çalışıyordum.
EŞİNİZİ BULMA ÇABALARINIZ SONRASINDA EŞİNİZE DAİR NELER DUYDUNUZ?
Eşimi bulma çabalarım devam ediyordu, onun ölmediğini düşünüyordum. Yaptığım tüm araştırmalarda, gemide bulunan ve kurtulanlarla geçtiğim temaslar da eşimin o an gemiyi terk edin diye anons ettiğini söylediler, ondan sonra da gören olmamış, ta ki 2014 yılında bir gazi ile tanışana kadar.
2014 YILINDA KİMLE TANIŞTINIZ? O NELER ANLATTI?
2014 Yılında bir belediye işçisi ile karşılaştım, bu kişinin babası da Kocatepe Muhribinde imiş, son olarak ta bu kişinin babasına sordum. Eşimi son gören kişi de bu gazi imiş, bu kişi eşimin nasıl şehit olduğuna kadar tüm detayları bize anlattı. Çok acı idi, Allah kimseye böyle bir acı yaşatmasın.
BU SÜREÇTE YAŞADIĞINIZ ZORLUKLAR OLDU MU?
Anlatılması güç zorluklar çektik. Hayat tabi devam ediyordu, insanlar çok acımasız. Acınızı bile yaşatmanıza müsaade etmiyorlar. Çocuklarım büyüdü, üniversiteyi bitirdiler, torun sahibi oldum..
Yaptığımız söyleşiyi burada bitirme kararı vermiştim, Gül hanımın daha anlattığı nice olayları buraya not düşemedik belki ama bir kahramanın daha ebediyen yaşamasına vesile olmuştum. Gül Hanımı merak ediyorsanız; İzmir’de bahçesi olan bir evde yaşamaya devam ediyor. Ve bahçesinde içinde yaşattığı güzellikleri yaşatıyor. Küçük bahçesine portakal, limon ve onlarca çiçek ile bezeli. Ve çok sevdiği hayvanları ile… Gül hanıma sağlıklı bir ömür dilerim.
Kaynakça: liberteryen.org/Kocatepe-muhribinin-batırılışı