Asıl olan güçlünün haklı değil, haklının güçlü olduğu ölçüdür. İşte o zaman adalet, işte o zaman barış, işte o zaman huzur olur.
İşte tamda böyle bir dünyada zalimlere karşı Allah müslümanlara îman, ibadet, ahlakta güçlü, sağlam olmayı emrettiği gibi ilimde, ekonomide, idarede, teknolojide, askeri vb alanlarda da güçlü, kuvvetli olmayı emrediyor.
Müslümanların yerine getirmeleri gereken güçlü ve kuvvetli olmak gibi önemli bir sorumluluğu var.
Müslüman zalimlere karşı gücünü nefsini müdafaa, caydırıcılık, yeryüzünün ıslahı, imarı, adaleti ve huzurunu sağlamak ve insanlığı yaşatmak için kullanır.
Zalimler ise öldürmek, sömürmek, ifsat ve tahrip etmek için kullanırlar.
Allah insanı yeryüzünün halifesi ilan etmişken, nasıl kan dökücü acımasız, zalim, vahşi bir varlık haline gelebiliyor.
Allah önce insanın ferdi olarak güçlü olmasını ister. "Güçlü mümin zayıf müminden Allah katında hem daha hayırlı, hemde daha sevimlidir. (Aslında) her ikisinde de hayır vardır. Sen sana faydası dokunacak olan şeyi elde etmeye var gücünle çalış, bu uğurda hırslı ol..." Hadis-i Şerifi bunu hatırlatır. Böyle bir insan herşeyden önce nefsine, öfkesine hakim olarak gücünü kendisine karşı gösterir. "Gerçek babayiğit, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiğinde nefsine hakim olandır."
O güçlü sabrı ile nefsine hakim olduğu gibi, başarıya giden yollarda da azim ve sebatla hedefe yürür. Kötülüklere karşı ise aşılması imkansız bir set gibidir.
Ferdi olarak güçlü olmak kadar, toplum, millet, devlet olarakta güçlü olmaktan başka çare yoktur. "Hepiniz toptan Allah'ın ipine (dinine) sarılın, parçalanıp ayrılmayın." âyeti birlik, beraberlik, kardeşlik, dayanışmayı isterken Enfâl süresi 60. ayette ise: "O (hak, adalet tanımayan zalim) lere karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet...hazırlayın. Onlarla Allah'ın (Hakk'ın) düşmanını, sizin düşmanınızı ve bunlardan başka sizin bilmediğiniz fakat Allah'ın bildiği diğer düşmanları korkutuyorsunuz. Allah yolunda her ne harcarsınız karşılığı tam olarak size ödenir. (İşte) o zaman size zulmedilmez"
İdeolojik Savaş ajanları kitabının yazarı Malik bin Nebinin dediği gibi Allah'ı Teâlâ en önemli zenginlik kaynaklarını müslümanlara vermişken, buna rağmen Müslümanların cehalet, sefalet, tefrika içinde olmaları ne kadar acı bir gerçektir.
Gelecekte var olmak istiyorsak, bu dünyada huzur ve barış istiyorsak her yönde güçlü, öncü, birlik ve beraberlik içinde olmak durumundayız. Fetih suresinin son ayeti: " Muhammed Allah'ın elçisidir. Onunla beraber olanlar birbirlerine karşı çok alçak gönüllü, düşmanlarına karşı çok şiddetlidirler.
"Zalimin zulmünü önlemedikçe size asla huzur yoktur." hadisi ve her namazda Fatihanın son âyetinde okuduğumuz "Gazaba uğrayan (yahudilerin) ve dalâlete düşen (hıristiyan)ların yoluna değil, üzerlerine nimet verdiğin doğru yolda gidenlerin yoluna Hidayet et!" âyeti gayemizdir.
"Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer inanıyorsanız mutlaka siz üstünsünüz" âyeti müminlere azim, cesaret, Ümit vermeye devam ediyor.