Pek çok evden, onlarca babayiğit 1. Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelere katılmış, dönebilenler, Milli Mücadele’mizde yer almıştır. İstiklal Harbi’ne katılanlardan birisi de, Dereçineli Hilmi Erdem’dir. Yaşadığı dönem boyunca, Dereçine İlkokulu’nda milli bayramlara katılmış, harp esnasında yaşadıklarını öğrencilere anlatmıştır. Gazi Hilmi Erdem yaşadığı harp anıları Afyonlu Araştırmacı Yazar Muhammed Öztürk’ün kişisel arşivinde kendi anlatıları ile yer almaktadır. Muhammed Öztürk ile geçtiğimiz yıl “ Dünden bugüne Yeşilçiftlik” adlı eseri kaleme aldığım tarihlerde sosyal mecralardan tanıştık. Muhammed Hoca; anılarını ikinci kuşaktan derlediğim pek çok gazinin kendi ağızlarından anılarının kişisel arşivinde olduğunu söyledi. Bu arşivden de bizi ilgilendiren hatırı sayılır pek çok anıyı da derlememiz ve yayımlamamız için bana teslim etti. İşte aşağıda okuyacağınız hatırat ise Dereçineli Gazi Hilmi Erdem’e aittir.
Hilmi Erdem; 1315 yılında Dereçine’de doğmuştur. Annesi Fatma, Babası Hacı Osman Efe’dir. 1989 Yılında vefat etmiş ve Dereçine’ye defin edilmiştir. Bizzat kendi ağzından anlatıları ise şu şekildedir;
“Ben Hilmi Erdem, 1315 doğumluyum. Askerliğimi 1.Ordu 14.Tümen 30.Alay 11.Tabur 11.Bölükte piyade askeri olarak yaptım. Kurtuluş Savaşı esnasında kasabamız işgal edilmedi. Ancak Yunanlılar Çay’a kadar geldiler. Daha sonra buradan geriye çekildiler. Balkan Savaşına yaklaşık olarak kasabamızdan on beş kişi (isimlerini hatırladıklarım: Selim Ergün, Süleyman Çavuş “Türe”, Çepel oğlu Ali “Tetik”) katılmışlardır. Hafızamda üç kişi şehit oldu diye anımsıyorum. Kasabamızdan ise bu savaşta yaralanan olmamıştır. Çanakkale Savaşına yaklaşık olarak 30-35 kişi katılmıştır (İsimlerini hatırladıklarım: Selim Ergün, Süleyman Çavuş “Türe”, Çepel oğlu Ali “Tetik”, Mehmet Ali Tuncel) bu cephede kasabamızdan 15 şehit verilmiş, 4 kasabalımızda yaralanmıştır.
Dereçine’den Kurtuluş Savaşına en az 90-100 kişi katıldı. (İsimlerini hatırladıklarım: Hilmi Erdem, Ali Ayaz, Mehmet Uslu) Kurtuluş Savaşında 5 şehit, 3 Dereçineli yaralanmıştır. Türk ordusu kasabamıza yerleştiğinde, halkımız askerimize; Buğday, fasulye, çarık çorap ve çeşitli giyim eşyalarının yanı sıra kağnı, merkep, öküz verildi. Herhangi bir para ödemesi yapılmadı. Verilenlerin hepsi ordumuza bağış yapılmıştır. Ben savaş esnasında kasabımız Dereçine’de iken yaz aylarında bir sabaha karşı makineli tüfek ve top sesi duydum. Silahlar Gedil köyü yakınlarında patlamış.(Gedil köyü günümüzde Çay ilçesine bağlı bir köydür, D300 karayolu kenarındadır. Yunanlılar tarafından yakılan köy eskiden Sultan Dağları eteklerinde idi, birkaç yıl öncesine kadar Yunanlılar tarafından yakılan bu köyün harabeleri durmaktaydı.) Çeteler, Yunanlılara saldırmışlar, bu saldırıda Yunanlıların Tabur Kumandanı öldürülmüş. Bunun üzerine Yunanlılar Gedil köyünü yakmışlar.
Kurtuluş Savası Savaş gördüğüm kadarı ve halktan duyduğuma göre Yunanlar halka çok eziyet etmişler. Yine duyduğuma göre kendi adamlarını (Rumları, Ermenileri ve bazı vatan hainlerini) iş başına getirmişler. Ben Mustafa Kemal’i Çay’ın Pazarağaç köyünde 1.ordunun teftişi sırasında arabanın içinde gördüm.
Büyük Taarruz’da; Afyon Çiğiltepe’de ve Dumlupınar’da Murat Dağında savaştım. 26 Ağustos gecesi Çiğiltepe’nin Mahmara köyünden hareket ettik. Çiğiltepe’de düşman mevzilerine sokulduk. Ertesi gün şafakla beraber topçularımızın yardımı ile düşmanı mevzilerinden attık. Savaş bütün gün bütün gece ve 28 Ağustos öğlene kadar devam etti. Sonunda Yunanlılar bozguna uğradı. Bize tarihi bir ders oldu. Yunanlıların yaptıkları kötülüklerden bütün Türk halkı etkilendi. Fakat biz umudumuzu hiç kaybetmedik ve ölümü göze aldık. Zira başımızda Mustafa Kemal vardı. Hepimiz ona güveniyorduk. Bu güven ile yola çıktık. Bir millet umudunu ve güvenini kaybetmediği sürece daima başarılı olur. Anladık ki Türk’e Türk’ten başka dost yoktur.
Gençlere tavsiyem; vatana hizmet etmek, cesaretli olmak ve umutsuzluğa kapılmamalıdır. Kurtuluş Savaşını ne gibi güçlüklerle kazandığımızı öğrenmelerini isterim. Bunları öğrenirlerse vatanın kıymetini daha iyi bilirler. Türk gençlerinden en büyük isteğim Atatürk’ü iyi öğrensinler ve onun yolundan gitsinler.”
Gazi Hilmi Erden savaş sonrası köyüne dönerek çiftçilik ve bir süre değirmencilik yapmıştır. Kendisine Kırmızı Şeritli İstiklal Madalyası verilmiştir.