GAULİS: “ÇALIŞKAN AKŞEHİRLİLER”

Fransız Gazeteci Berthe G. Gaulis, Mustafa Kemal Paşa’nın davetlisi olarak Ankara’ya (Kasım-Aralık 1921) geldi. Bu gelişinde 27 Aralık 1921’den itibaren üç gün Akşehir’de kalmış ve anılarını Çankaya Akşamları III. kitabında yazmıştır. İşte Berthe G. Gaulis kaleminden Büyük Taarruz öncesi Akşehir ve İsmet Paşa:

“Her yerde eşraf (şehrin ileri gelenleri) ile konuştum, kesin tutumlarını anladım, askeri komutanlar etrafında hepsinin birleşmesini, nihai başarıya inançlarını gördüm, Fransa'nın Batı Anadolu'nun artakalan kısmını kurtarma çabası göstereceği hususunda ümitleri hatta inançları vardı.

Akşam yemeği neşeli geçiyordu. Subaylar güven içindeydiler, sohbet çok canlıydı. Bu sohbeti, kısa bir müddet yandaki büyük bürodan takip etmiş, günün olaylarını gözden geçirmiştik. Sonra kalktım, biliyorum ki, ben gittikten sonra da çalışma sabahın ikisine, üçüne kadar sürecek. Yanımda bir gazete ve resimli dergiler desteği ile güzel ikametgahıma gidiyorum.

O sabah, saat dokuzda çıkmıştık. Dikkatle düzenlenmiş bir programımız vardı: Okullar, belediye, mevki kumandanlığı, ticaret odası gibi yerler Akşehir'in büyük turunu oluşturacak şekilde düzenlenmişti. Şehrin bu haline hemen alışmıştım. Pazarı, çay kenarı mahallelerini uzun uzun gezdik, beni Eskişehir'de çok etkilemiş olan her şeyi burada da bulmuştum. Bu, İsmet Paşa'ya özgü bir düzendi. Daha ilk bakışta anlamıştım. Sokağın ve dükkanların hali, sivillerin de asker gibi oluşu, yol üzerinde, arabaların asla sürtüşmemesi şekliyle görülen intizam, insanların bağırmadan, kavga etmeden çalışması, bütün bunlar, kesin fakat asla katı olmayan bir disiplinin eseriydi. Akşehir'i dolduran kalabalık, sanki görünmez bir kanuna seve seve riayet ediyordu ve bu düzeni sağlamakla görevli kişiler ortada yoktu.

Onlar arasında yaşaya yaşaya, hallerini daha iyi anlamaya başlıyordum. Bu halkın içinde sefalet yoktu, dilenci yoktu, sokaklarda sürünen çocuklar yoktu. Çocukların hepsi, gidip göreceğim okullarda bulunuyordu. Köylüler iyi giyinmişti, ileri gelenler eski taşra elbiselerini tercih etmişlerdi. Üniformaları içinde askerler de askere benziyordu. Altı yüz yıldan beri, Anadolu ilk defa, kendini yönetenlerle işbirliği yapıyordu. Artık burası istese de istemese de, Trablusgarp için, Arabistan ya da uzak herhangi bir diyar için kanını akıtan, kendini İstanbul'un ihtiraslarına feda eden taşra değildi. Devamlı olarak kendine hiç bir menfaat sağlamayan fetihleri canı ile ödemiş ve her zaman kendini gözetleyen Maliyeden zenginliklerini gizlemiş olan bu çalışkan ve munis millet ilk defa, yabancı bulmadığı yöneticilerin harekatına ortak oluyordu.

İsmet Paşa, bu millete dayanma ve karşı koyma dersini sabırla öğretmişti. İngilizler ile Yunanlılar taklitçi bir gösteriden ileri geçemiyorlardı.

Düşman, bu halkı topraklarından atmak istediğine göre, ya sefilce ölmek ya da tüm feragatle dövüşmek gerekiyordu. Bugün hâlâ ellerinde bir şeyler kalmış olan kişiler, İsmet Paşa'ya: "Her şeyi al ve bizi kurtar" demekteydiler. Paşa da, Mustafa Kemal gibi savaşın uzayacağından emin olduğu için, her şeyi bu uzun zamanı öngörmek suretiyle düzenliyordu.

“Şayet düşmanınızın adı Britanya İmparatorluğu ise, onu, birkaç ay içinde yenmeyi düşünemezsiniz” diyordu baştaki yöneticiler.

Milleti hoş tutmak, onları çalışmaya teşvik etmek, mahalli sanayii ayağa kaldırmak, milliyetçi formülün esaslarını teşkil ediyordu. Şefler, milleti, sadece kendi kaynaklarına, kendi çabasına güvenmeye alıştırıyorlardı. Bu akıllı topluluk gayet güzel intibak ediyordu.

İsmet Paşa'nın büyük güçlerinden biri, kadınları, izzeti nefislerini okşamak suretiyle, esere katmaktı. Onlar olmasa, olayların kendisini çoktan aşacağını söylerdi. Hatların bazı kısımlarında gerçek hizmetlerde bulunan kadın taburlarını, onların erkeklerden daha iyi daha süratli iaşe ve cephane kollarını bu amaçla yaratmıştı. Onların isteklerine, şikayetlerine daima kulak verirdi.

Anadolu'nun büyük şeflerince yapılan yaklaşım, herkesin kabul edebileceği türdendir. Gençler, çalışan kişiler, daima hareket halinde, her şeyin kendileri için olduğunu görerek, aldanmış olmuyorlardı.

27 Aralık 1921’de Information (Haber) gazetesine çektiğim tel:

Akşehir, Garp orduları-İsmet Paşa Genel Karargahı:

Aslında Türk halkının acımasız düşman karşısındaki duygusunu hiddete çeviren, ülkeyi kurtarma iradelerine güç veren, ülkeyi harap eden ve tüm Müslüman milletlerde en canlı lanetlemelere neden olan bu sistemli yıkma metoduna karşı Fransa'da hâlâ protestolar görülmeyecek mi?” (devamı var)

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }