Hukuk felsefesinde böyle bir deyim ve onun ifade ettiği hukuksal, fakat haksız; hatta vicdanların kabul edemeyeceği oldubitti durumu vardır.
1-Hukuksuz da olsa, bir fiili durum gerçekleşmişse... 2-Bu oldu bitti, yasalarda konulan zaman aşımı süresinden de fazla sürmüşse; asıl hak sahibi, hakkını yitirmiş oluyor.
Tecavüz veya hakka el uzatarak gasp etme; çok uzun süreler devam etmiş ve buna karşın, engellenmeye uğraşılmamış ve engellenememişse... Zamanla, o haksız durum normatif bir değer kazanıyor ve adeta yasallaşmış gibi oluyor.
Elbette böyle bir haksız ve yasalaşmamış; hatta milletçe ve parlamento tarafından onaylanmamış olan zorbaca veya hileli durumun; uzun süreler devam edebilmesi; ve Haksızlık yaratan hukuksuz oldu-bittiler; vatandaşlar için, hatta tüm toplum için kabul edilemez. Önemli tehlikelere ve zararlara yol açabilir. Bu haksızlıkta; zaman aşımı mefhumunu da aşan mağduriyetler çıkar! Zaman aşımı mefhumu bile, hiç haklı sayılamaz... Vatandaşın,taşınır veya taşınmaz malına el konulmuşsa; yaralanmışsa veya yaşamını yitirmişse; bunun ne kadar zaman geçerse geçsin, kanun yollarıyla defedilebilmesi gerekir.
Zamanaşımı nedeniyle, belli bir süreden sonra bu hakkını aramasına engel konulması; vicdanlara sığmaz! Elbette belli mazeretler belgelenerek zaman aşımı kesilebiliyor. Fakat cari hukukta böyle bir hak arama engeli, niçin olsun?
Zamanaşımı bir nevi haksızlıktır. Haklarına, mülklerine, yasal durumuna; menkul ve gayrı menkullerine el konulan ve belli bir süre bu tecavüzleri defetmek için, resmi yollara başvuramayan kişi; niçin belli bir zaman geçince, o haklarını kaybetmiş oluyor? Bunu açıklamak olanaksız; hatta vicdanlara sığmaz.
Bu girişten sonra gelelim FİİLİ DURUMUN NORMATİF DEĞERİ MEFHUMUNA...
Bir makama seçilen veya atanan kişi, zamanla yetkilerini ve yasada belirlenen sınırlarını aşarak; haksız yetkileri kullanmayı alışkanlık edinirse; zamanla bu fiili durum, kendisince veya çevresince hatta karşıtlarınca bile; "Mütecaviz, o haklara da sahipmiş" gibi bir algılama doğar. Birisi, sınırlarını ilk aştığında hukuk onu engellemezse; zamanla yetkilerini aşmayı ve tecavüzlerini artırarak sürdüreceği, garantili hale gelememeli!
İşte bu yüzden; yetkilerini; vakit geçirilmeden uyarılması ve engellenmesi gerekir.
***
Özellikle dış politikada; bunun tam tersine durumlar oldu. İlişkilerimiz ve ticaretimizin yoğunlaştığı bazı ülkelerde; iktidar darbe ile el değiştirdi. Bizim yöneticilerin; hoşlanmadığı kişiler başa geçti. O fiili durumları tersine çevirip, devrilenleri başa getirebilmeye; gücümüz yetmezdi! Bizimkiler, boş yere yaygara çıkardılar. Oralardaki oldu bittileri tersine çevirmek için; kuvvet kullanmamız mümkün değildi! Zarar bile verecekti.
Fakat, İhracatımızı, sürdürmek için ve başka nedenlerden dolayı; o Yöneticilerle diyaloğu sürdürmek gerekiyordu. Tersini yaptılar; dış ilişkilerimizde ve ticarette zararlar gördük! Cahile yetki verirsen; böyle zararlara uğrarsın!