DUA VE KUR’AN AYI: RAMAZAN AYI

Ramazan ayının ilk günü ile dünyamızı Cennet’ten gelen nurani bir hava kaplar. Bu ayın Yaradan katında ayrı bir yeri vardır. Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere Tevrat, Zebur ve İncil gibi semavi kitapların da bu ayda indirilmiş olması, bu ayın kıymet ve kutsiyetini arttıran diğer bir husustur.

Müslümanlar, ilahi bir fırsat olarak bu günleri değerlendirmek ve Rablerine olan kulluklarını göstermek için adeta ibadete koşarlar. Bu gayretleri elbette karşılıksız kalmaz. Ramazan ayında oruç tutarak kulluk şuuru içinde bu ayı yaşayanlar, huzura erdikleri gibi pek çok nimete de gark olurlar.

Ramazan ayı adeta ibadet ayıdır. Her mümin orucu, zekatı, ibadetleri ve iyilikleri ile bu ayın rahmet ve bereketinden nasibini almaya çalışır. Yüce Yaradan kullarının samimi dua ve niyazlarını elbette karşılıksız bırakmaz, kullarının günahlarını affeder ve rahmetine gark eder. Ramazan ayı dua ayıdır, Kur’an ayıdır, rahmet ayıdır, bereket ayıdır.

Dua her zaman dayanıp güveneceğimiz bir esastır. Yine her müminin kıldığı namazların manası da duadır. Dua sadece Ramazan ayında değil, her zaman hayatımızda olan bir alışkanlığımızdır. Cenab-ı Hak her zaman mümin kullarından kendisine dua etmelerini ister ki; “Ey Habibim, kullarım Beni sana sorarlarsa haber ver ki: İşte Ben muhakkak yakınımdır. Onlardan biri dua edince, muhakkak duasına icabet ederim. O halde onlar da Benim davetime itaatle icabet ve Bana imanda devam etsinler. Ta ki, doğru yola ulaşmış olsunlar.” (1)

Bazı vakitlerde yapılan dualar diğer zamanlarda yapılanlara nispetle kabule daha yakındır. Cuma günlerinin belli saati, kandil geceleri, Kadir gecesi, Ramazanlar da ilk sırada yer alır. “Üç kişinin duası geri çevrilmez; Adaletle hükmeden hakimin, iftar edilinceye kadar oruçlunun ve mazlumun.” (2)

Yeryüzünde okunduğu zaman her harfine en az on sevap yazılan başka bir kitap yoktur. Peygamberimiz (a.s.m.) bazen Sahabe-i Kiramdan Hz. Ebû Zer’in şahsında bütün ümmetine hitapta bulunurdu. Bir seferinde Kur’an öğrenmenin fazileti ve sevabı hakkında şöyle buyurmuştu: “Ey Ebû Zer! Gidip Allah’ın kitabından bir ayet öğrenmen, senin için yüz rekat namaz kılmaktan daha hayırlıdır. Ve kendisiyle amel edilsin veya edilmesin ilimden bir mesele öğrenmen bin rekat namaz kılmandan daha hayırlıdır.”

Bir defasında da Peygamberimiz (a.s.m.) Hz. Ali’ye şu tavsiyede bulunmuştu: “Ya Ali! Kur’an’ı öğren ve insanlara öğret. Her harfi için on sevap vardır, öldüğün zaman şehit olarak ölürsün. İnsanlar nasıl Kabe’yi tavaf ediyorlarsa, melekler de senin kabrinin etrafında dönerler.”

Kur’an ile meşgul olmanın insana kazandırdığı nimet; ebedi olarak hayatına nur olması, meleklerin kabrinde yalnız bırakmamasıdır. Meleklerin devamlı ziyaret ederek onun için Allah’tan af talebinde bulunmalarıdır.

Cenab-ı Hak, Ramazan ve oruç hakkında şöyle buyurur: “Ramazan ayı; insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an’ın indirildiği aydır. Öyleyse sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun! Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde kaza etsin. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Bütün bunlar, sayıyı tamamlamanız ve size doğru yolu göstermesine karşılık Allah’ı tazim etmeniz, şükretmeniz içindir.” (el-Bakara, 185)

Rabbim, rahmetinin coştuğu, bütün Müslümanları kapladığı bu mübarek Ramazan ayında tüm Müslümanlara bu ayı idrak etmeyi, ihyasını ve yaşamasını nasip etsin. Amin! 

31/03/2023-AKŞEHİR

(1) Bakara Suresi, 186

(2) İbni Mace Siyam, 48

{ "vars": { "account": "G-5Z2CE4T8R8" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }