Naci Dede’nin anlatacakları vardı. İlk kez telefonda görüştük. Ne olur ne olmaz en kısa sürede evime kadar gel, babamın yaşadıklarını anlatmam lazım… Aradan geçen birkaç gün içinde Kirazlı bahçe yakınlarında bulunan evlerine ulaştığımda, elinde Sözcü gazetesini okuyor, gündeme dair notlar alıyordu.
Kara yoluna çıkan ev girişinde beni fark edince, Anadolu insanın misafirperverliği ile karşıladı.. şükür dedi, şükür gelebildin. Anlatacağım çok şey var ölmeden önce bu anıların yazılacak olması beni ziyadesi ise mutlu etti.
Karşımda, memleketin pek çok yerinde öğretmenlik yapmış köy enstitülü bir öğretmen vardı. Babasının yaşadığı harp hatıralarını anlatacak, bizden sonra ki nesillere aktaracaktık… İçilen çayların ardından artık tarihe tanıklık etmenin heyecanı ile kameramı çalıştırdım.
BABAM YEMEN’DE ESİR DÜŞMÜŞ
1.Dünya Harbi patlak verince babam Kadir’de savaşa gitmiş. Köyden onunla birlikte yaşıtları olan Mehmet, Süleyman , Emin, Mustafa, Nasuh ile cepheye gitmişler. Babama Yemen düşmüş. Evvela Yemen harbinde bulunmuş. Bu harp ile ilgili bana anlatılarında şunları söylerdi ; Biz kahramanca savaşırken, yardımına koştuğumuz Araplar bizi arkamızdan vurdu. Çöl deryasının orta yerinde yol iz bilmeyen Türk askeri biçare kaldı. Açtık ve susuzduk. Açlığımızı bir nebze bulabildiklerimiz ile yatıştırıyorduk, lakin su olmayışı bizi perişan etti. Babam en çok burada yaşayan milletlerden dem vurur, Anadolu’nun bağrından kopup gelen yiğitlerin bu çöllerde şehit düştüklerini söylerdi. Yemen’de savaşırken esir düşmüş. Esaret yılları daha acımasız geçmiş. İlk önce İngilizler Kıbrıs’a götürmüşler babam ve diğer Türk esirleri. Tabi esirlikte de olmayacak işlerde çalıştırmışlar, eziyet etmişler, sıcak altında bırakmışlar. Burada ki esaretten sonra da Hindistan’ın Bombay kentine götürmüşler. Bombay’da uzunca bir süre esaret kalmış. Burada da yine açlık çektirmişler. Yine olmadık işlerde çalıştırmışlar. Buradan esir değişimi sayesinde kurtulmuş ve memleketimize gelmiş.
Memleketimiz olan Dereçine’ye geldiğinde ise İstiklal harbimiz başlamak üzeredir. Bu esnada köyümüzde ki evinde kalır. Düşman askerlerinin Çay’a gelmesini öğrenmesi sonucunda, Akşehir’den gelen birliklere, kendisinin Yemen’de savaştığını esir düştüğünü söyleyerek gelen birliklere dahil olur ve cepheye gider. Cephede köylümüzde olan Emin ile karşılaşır. Emin(Kandemir) orduda subay olarak görev yapmaktaymış o şekilde anlattı.
TRİKOPOİSİ ESİR ALIYORUZ
Babam Kadir, Trikopis’in esir alınması esnasında, esir alan grup içinde kendinin olduğunu anlatarak şunları söylerdi.
“Savaş meydanın da Afyonlu bir çavuşumuz vardı, onunla birlikte 5 6 asker Trokipis’in esir alındığında orada idik. Biz bu kişinin Yunan komutan olduğunu daha sonra öğrendik. Bu esiri götürürken Kumandanlarımız bunun Yunan general olduğunu söylediler. İsmet Paşa’ya teslim ettik. İsmet Paşa bu generale çok sinirli idi. Bana bu esnada bu generalin portosunu taşıttılar. Mustafa Kemal Atatürk’ü de burada gördüm. İsmet Paşa, Atatürk’e ; paşam bırakın şunun haddini bildirelim dedi. Atatürk bu bizim esirimiz savaş kuralları var nazik davranmalıyız dedi . daha sonrasında da İsmet Paşa ben içlerinde olmak üzere, bu Yunan kafirini yakaladığımız için 45 gün izne gönderdi. Ben gelirken bu yunan subayın paltosunu alarak köye döndüm. Sağlam bir kumaşı olduğu için kendime süvarilik diktirdim. Yıllarca kullandım. Diyerek anlatırdı. Dedemin pek çok anıları vardı. Benim şimdi hatırlayabildiklerim bunlar.
Notlar
Yunan general Tirokpos’in esir alınması ile ilgili pek anlatı vardır. Bunlardan ilk Afyonlu Çavuş Ahmet’tir. Diğeri ise Akşehirli olan Ömer Şarlak’tır. Anıların çokluğu olayı bir kişi tarafından değil bir gurup askerin olayda bulunmasından dolayı kaynaklıdır. 1934 doğumlu Naci Dede’ye Afyonlu Çavuş’un adını sormama rağmen hatırlayamamıştır. Köyden savaşlara gidenlerin isimlerini babasından duyduğu kadar bilmektedir.
Hindistan’ın merkezinde bulunan Rajputana eyaletindeki kamp, Bombay-Boroda yolundaki d’Erinpura-Road istasyonundan 7 km uzaklıkta bulunmaktaydı. Kampa en yakın şehir Ajmre idi. Kampın komutanı Yarbay H. M. Halliday olup, yardımcılığını Yüzbaşı G. H. Bruce-Karr yapmaktaydı.Kamp, içlerinde Mezopotamyalı Arapların çoğunlukta olduğu, Türk savaş esirlerini barındırıyordu. Gazimiz bu kampta esir olarak kalmıştır .