Demokrasi, modern ülkelerin vazgeçilmez tabularından biri. Bizim için eleştirilmeye ve tartışılmaya kapalı bir konu fakat felsefe ile ilgileniyorsanız tartışırsınız demokrasiyi. Demokrasinin anavatanı olan Antik Yunan da demokrasiyle adeta eş anlamlıdır. Antik Yunan’ın meşhur tapınağı olan Parthenon Tapınağı, demokratik değerler için bir sembol haline gelmiştir. Tam da bu nedenle demokratik ülkelerin liderleri bu tapınak önünde fotoğraflar çektirip paylaşmaktan hoşlanırlar. Ancak Antik Yunan’ın en büyük başarılarından biri olan felsefenin, diğer en büyük başarısı olan demokrasi hakkında son derece büyük bir şüphe duyduğunu öğrenmek birçoklarına şaşırtıcı gelebilecektir. Filozofların filozofu olarak kabul edilen Sokrates, toplumu bir gemiye benzetir ve kendisiyle özdeşleşen ironi yöntemini kullanarak, Ademantus’a sorular sorarak demokrasinin çıkmazlarını ortaya koymaya çalışır.
Sokrates, Ademantus’a şöyle sorar; “Eğer ki deniz yoluyla bir yolculuk yapmak isteseydin, geminin kontrolünün kimde olacağına nasıl karar verilmesini isterdin? Rastgele ve herhangi bir grup insan tarafından mı yoksa deniz seyahatleri konusunda deneyimli, bilgili ve eğitimli insanlar tarafından mı?” Ademantus’un cevabı çok açıktır; “Elbette ki ikincisi!”
Sokrates'in buna cevabı ise şu şekildedir; “Peki bu durumda nasıl olur da bir ülkedeki yetişkin insanların rastgele ve herhangi bir grubunun bir ülkeyi kimin yöneteceğine karar verebilecek donanımda olduğunu düşünebilmekteyiz?”
Sokrates’in bahsetmeye çalıştığı şey, seçimlerde oy kullanmanın bir “yetenek” olduğudur. Sokrates’e göre oy kullanmak, “rastgele bir sezgi” olarak görülemez. Dolayısıyla oy kullanmanın da diğer her yetenek gibi insanlara sonradan, dikkatle ve sistematik bir şekilde öğretilmesi gerekmektedir. Yeterli donanıma ve eğitime sahip olmaksızın insanlara oy kullanma hakkının tanınması, yeterli donanım ve eğitime sahip olmayanlara fırtınalı bir havada yolculuk yapacak bir geminin kontrolünün kime teslim edileceği kararını alma yetkisi vermekle aynıdır.
Sokrates’in öğrencisi Platon da hocası ile benzer düşüncelere sahipmiş. Sıradan bir insanın yönetimde yer alması Platon için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Çünkü o her işin ustası tarafından yapılmasını ısrarla savunmuştur. Oysa demokrasi, yönetimi bu işin ustaları denilecek az sayıda kişiye değil, halka yani çoğunluğa bırakmaktadır.
Aristoteles’e göre ise demokrasi, insanların sayı çoğunluğuna dayanarak dilediğini yapmalarından başka bir şey değildir; “Demokrasi, cahil kitlelerin egemen olduğu bir yönetim şekline hızla dönüşebilir.”
Lafın kısası dostlar; bu üç büyük filozof da demokrasiyi eleştirmişler, ideal yönetim ve yöneten-yönetilen ilişkisi olarak görmemişlerdir.
Önemli: Kişisel bir çabanın ürünü olan felsefede sorgulamak çok önemli (“Sorgulanmayan bir hayat yaşamaya değmez.” Sokrates), farklı düşünceler karşıtlık ya da çatışma olarak değil zenginlik olarak algılanmalı. (“Bir yerde herkes aynı şeyi düşünüyorsa, orada hiç kimse düşünmüyor demektir.” Walter Lippmann) Değişimde, değişime açık olabilmek de çok önemli. (“Sadece deliler ve ölüler düşüncelerini değiştirmezler.” John H. Patterson)
Herhangi bir düşünce ya da olaya felsefi bir bakış açısı geliştirmek istiyorsanız, diyalektik yöntemini kullanabilirsiniz. Örneğin demokrasi kavramına felsefi bir bakış açısı için öncelikle demokrasiyi savunan görüşleri iyice araştırın (TEZ), sonra demokrasiye karşı çıkan düşünceleri öğrenin (ANTİ TEZ), en sonunda ise özgürce kendi fikirlerinizi ortaya koyun (SENTEZ).
Çok ama çok önemli!!!
“Sevdiklerinizle siyaset yapmayınız.
Zira; siyaset dostlukları zedeler.
Siyasetçiler yollarına devam ederken;
Siz dostlarınızı yitirdiğinizle kalırsınız.” Aristoteles
Okumada kalın!
Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli: hakanzeybek4242@gmail.com