Kahvaltıyı nerede yaptınız? Ben kahvaltımı evde yaptım. Ülkemizin yaşadığı salgın hastalıktan korunma olayları neticesinde insanlarımız evlerine çekiliyor. Evimizde olmak bizleri korumak için alınan önlemlerdendir. Bir süre evimizde ailemizle olacağız. Onlarla daha sık görüşeceğiz. Daha fazla birlikte yemek yiyebileceğiz.
Columbia Üniversitesi Madde Bağımlılığıyla Mücadele Merkezi (CASA) tarafından yapılan araştırma sonuçlarına göre; ailesiyle haftada en az üç defa birlikte yemek yiyen gençlerin ailesiyle hiç yemek yemeyen gençlere bakarak daha az sigara ve tütün ürünleri tükettiği tespit edilmiş. Aileyle olmak, beraber vakit geçirmek veya onlarla iletişim halinde olmak, bizlerin toplumla yaşadığı etkileşimini iyileştirir. Çünkü topluma dahil olduğumuz ilk zincir, ailedir. Bir makalede, Profesör Abdülkadir Donuk; “Bir topluluğun hukuki, siyasi ve sosyal durumunu anlamak için önce o topluluğun küçük bir nüvesi durumunda olan aileye bakmak lazımdır. Küçük bir aileyi incelemek, aslında o topluluğu incelemek demektir” diyordu. Bu düşünceden hareketle aileyi toplumdan ayrı düşünemeyeceğimiz akıl yürütmesine ulaşabiliriz.
Ziya Gökalp, geçmişteki kültürümüze döndükçe medeniyet seviyemizin artacağını düşünmüştür. Geçmişimizde bozkır Türk kültüründeki sosyal yapıdaki devlet milleti, millet sülaleyi ve sülale de aileyi kapsar şeklinde bir yapılanma hakimdir. Ferdi de aile kapsadığına göre bu işleyiş, ailenin bizlerdeki kritik rolünü daha fazla ortaya koymuştur.
Ben bir Türkçe öğretmeni olarak olaya dil bilimsel olarak yaklaşmak istedim. Arapçada deve ile ilgili birçok sözcük vardır. Devenin her türü ve dönemi için bu kadar sözcük üretilmesi, Arapça kullananlar için devenin önemiyle ilgilidir. Bizde de büyük baş hayvanlardan sığırla ilgili birçok sözcük vardır; buzağı (0-6 aylık), dana (6-15 aylık), düve (doğum yapmamış inek yavrusu), inek (2 yaş ve üzeri dişi sığır), boğa (2 yaş ve üzeri sığır), öküz (kısırlaştırılmış boğa) ve tosun (danalıktan yeni çıkmış boğa). (Bu bilgiler, babası Tuzlukçulu ve annesi Turgutlu olan edebiyatçı Mehmet Enes Ece’den alınmıştır. Yöresel farklılıklar gösterebilir.) İki farklı hayvana dair milletlere göre değişen sözcük kullanımının farkı, bahsettiğim milletin önem verdiğiyle ilgili sözcük türetme tezimi destekler niteliktedir. Türkçe de aileye önem verdiği için birçok sözcük türetmiştir; anne, baba, anneanne, babaanne, hala, teyze, yenge, amca, dayı, enişte… Bu sözcükler yöresel olarak da değişebilir. Türkmenler hala yerine “bibi”, Turgutoğulları amcanın eşine yenge yerine “cici”, yine Turgutoğulları dayının eşine yenge yerine “gelinaba”, Yörükler de kız babası damadına damat yerine “enişte” der. İngilizcede bu sözcüklerin çoğuna karşılık bulamayız. Ben bu durumda dilin gelişmişliğini ölçmüyorum, dili kullananların önem verdiği noktalarda kelime üretiminden bahsediyorum. Türkler aileye çok önem verdiği için aileyle ilgili birçok kelime türetmiştir.
Bu örnekler ve araştırmalar neticesinde, Türk sosyal yapısında ailenin kritik rolünü fark ediyoruz. Her insan için geçerli olan ailenin önemi bizim milletimizde daha kutlu bir konuma sahip oluyor. Bu durumda ailenin konumunu korumalıyız. Çocuklarımızla yemeklerde buluşmalıyız. İnsanlık için birlikte yemek yemek yalnızca ihtiyaçlar hiyerarşisinin fizyolojik kısmını gidermek değildir. Tek amaç karın doyurmak olamaz. Yalnızca karın doyurmak için yaşayanların insanlar olmadığını biliyoruz. Ailenin hedeflerini, ortak çıkarlarını ve sorunlarını paylaşmak, daha verimli ve üretken bireyleri topluma kazandırır.
O güzel sofraların tadını çıkarın. Ne yiyeceğiniz önemli değil, ailenizle yemeye özen gösterin. Afiyet olsun, esen kalın.