Büyük Taarruz öncesinde Batı Cephesi Uçak Bölüğü, 30 Kasım 1921'de Sivrihisar batısındaki Akviran'dan Akşehir'in Maarif köyündeki yeni meydanına geçti. Burada onarılan uçaklarla takviye edilen hava birlikleri gün geçtikçe güçlendi ve önemli yeni görevler için hazırlandı. Akşehir Maarif Köyünde Bölük Komutanı Pilot Yüzbaşı Fazıl, Pilotlar ise Asteğmen Halil (ZİVER), Sivil Pilot Behçet (15 Ağustos'ta şehit oldu), Sivil Pilot Vecihi (HÜRKUŞ), Sivil Pilot Hayrettin, Sivil Pilot Basri (ALEV) ve Sivil Pilot Halim (CANKO) görev yapıyorlardı.
15 Mart 1922 tarihinde Mustafa Kemal Paşa Akşehir’e geldi. 17 Mart 1922’de, beraberinde İsmet Paşa olduğu halde Akşehir’e bağlı Maarif Köyündeki Tayyare Bölüğü’nü teftiş etti ve Fazıl Bey ile diğer bir pilotun uçuşlarını izledi. (H.T.D.A.A. Klasör: 58, Dosya: 19)
Millî Mücadele senelerinden sonra da uzun zaman Atatürk'ün yaverliğini yapmış bulunan Muzaffer Kılıç, Mustafa Kemal Paşa ile beraber Maarif Köyünde yaşadığı bir anısını şöyle anlatmaktadır:
“Harp içinde Akşehir'deki tayyare birliğimizi ziyaret ediyorlardı. Refakatlerinde İsmet Paşa, Azerbaycan Sefiri ve diğer yüksek rütbeli zevat da bulunuyorlardı. Bizim o zaman yedi-sekiz tayyaremiz vardı. Keşif işlerinde kullanıyorduk. O kadar eften püften şeylerdi ki, kanatlarına gerili bezler adi çiviyle tutturulmuştu ve gerilsin diye de üzerlerine patates suyu sürülmüştü. Egzozlarından kıvılcımlar çıkan bu tayyarelere binmek bir macera idi. Bunlar kendilerine anlatıldığı halde Paşa Hazretleri bir tayyarenin hazırlanmasını, bir uçuş yapacaklarını emrettiler. Hepimiz şaşırdık. Rahmetli tayyareci Fazıl, tayyare kumandanı Kaymakam (Yarbay) Salim ve diğerleri birbirlerine bakışmaya başladılar. O ise gayet sakin, kendisine getirilen bir ceketi ve başlığı giymiş, tayyarenin hazır olmasını intizara başlamıştı.
Kendisine; “Paşam vazgeçin, tehlikelidir!" diyemezdik. Çünkü oradaki tayyarecileri gösterip; "Bunlar her gün biniyorlar ya!" diyecekti, biliyorduk. Bir ara, aklıma gelen bir fikri derhal tatbike karar verdim. Fazıl’ın uçuşa hazır tayyaresine atladım ve kimsenin müdahalesine meydan vermeden havalandık. Şöyle düşünmüştüm. İkinci bir tayyarenin hazırlanması uzun sürerdi. Biz uçuşu tamamlayıp yere indiğimizde ise vakit geç olacak, havanın karardığı mazeretini ileri sürebilecektik. Her şey istediğimiz gibi oldu. O akşam yemekte birden beni göstererek:
-Bu çocuk benim uçmama mani oldu, dedi ve başka bir şey söylemedi!”
Kaynak: Sadun Tanju, "Hayır Dönmeyeceğiz Çocuk!'', Vatan Gazetesi Yıl:l4, Sayı:4486, 10 Kasım 1953, Atatürk İlavesi, s.4