Çok kısa alıntılar dahi yapılamaz,

Yazarının izni olmadan radyo ve televizyona uyarlanamaz,

Oyun, film, kitap, elektronik kitap, CD ya da manyetik bant haline getirilemez;

Fotokopi ya da herhangi bir yöntemle çoğaltılmaz.

                                                                                                                           (Sami Başar)

ANILAR

O günleri yaşayan Akşehirlilerin Milli Mücadele ve Atatürk ile ilgili anıları, kamera ile yaptığım görüşmelerden, kaleme alınmıştır.

 HASAN USLU’NUN ANILARI

Atatürk ile babam konuştukları için Atatürk babama:

—Bak Rıza bu Yunanlılar çok fena kayınpederini öldürdüler, şimdi sıra sende, sen çocuklarını al ben sizi Türkiye’ye yerleştireceğim, demiş.

Bir gün çok sevinçli olarak babam Atatürk’ün yanına gidiyor.

Atatürk: Rıza çok sevinçlisin, hayırdır inşallah? Diyor

Babam: Allah bana bir oğlan çocuğu verdi ama güzeller güzeli bembeyaz, yeşil gözlü, sarı saçlı, Atam nasıl sevinmeyeyim, diyor.

Atatürk:

— Adını koydun mu? Diye soruyor.

Babam:

—Koymadım. Diyor.

Atatürk:

—Bak sana bir şey söyleyeyim, Peygamberimizin bir torunu oldu, çok güzel, senin dediğin gibi, tarif ettiğin gibi müşavere etmişler, bakmışlar en güzel isim nedir? Hasan. Peygamber torununa Hasan ismini koymuşlar, Sen de Hasan koy, diyor.

Benim adımı Hasan olarak Atatürk koymuş.

Benim annem ve babam Selanik’te doğmuş. Atatürk onların tanıdığı ve komşusu olurmuş. O sırada Yunanistan’da Türlere karşı çok eziyetler, samanlıklara doldurup yakmalar, yollarda görüp kesip öldürmeler, dolayısıyla Türklere karşı zulümler varmış.

Türkler sıkıntı vaziyette iken benim dedem doktormuş. İsmi: Mehmet Latif. Kendisi çok zenginmiş ve Yunanlılar çok kıskanıyorlarmış. Diğer kardeşi diş tabibi imiş, o sırada Türklerin buğdaylarını Yunanlılar öğütmüyormuş.

Demişler ki: Doktor bey, biz şimdi açız, ekmeğimizi öğütecek bir yerimiz yok. Bize bir değirmen deyince,

Dedem onlara: Akan sular nerede varsa bana haber verin o köylerden ben yer alayım, o sulardan ben buğdaylarınızı öğüteyim” demiş ve öyle de olmuş, yedi köyde değirmen almış, Yunanlılara gitmemeye başlamışlar, Yunanlıların gelirleri kesilince bu sefer dedeme düşman olmuşlar. Bir gün dedeme bir kenarda demişler ki: “Ağırlığın kadar para getirmezsen seni keseceğiz”, dedem para da götürdüğü halde bir Yunanlı dedemi bir gece kesmiş. O sırada amcam da genel bir kazada o da ölüyor.

Atatürk ile babam konuştukları için Atatürk babama:

—Bak Rıza bu Yunanlılar çok fena kayınpederini öldürdüler, şimdi sıra sende, sen çocuklarını al ben sizi Türkiye’ye yerleştireceğim, demiş.

Mübadele (değişim) çıkınca rahmetli babama Atatürk:

—Rıza Yunanistan’daki bütün malını mülkünü yaz tespit et öyle gel, demiş.

O sırada ablalarım doğmuş, daha sonra diğer ablalarım doğmuş. Mübadele çıkınca bizi Akşehir’e Bermende köyüne vermişler. Bermende köyünde tarla takka her şeyi vermişler.

Annem ve babam Tekirdağı’na yerleşince, Atatürkle beraber annem ve babam hep birlikte dolaşmışlar. Annemin babası doktor olduğu için onun yanında doğumları öğrenmiş, ağabeyi de dişçiymiş. Tekirdağ havalilerinde ve İstiklal Savaşı’nı hazırlamak için babamla birlikte istişare etmişler “Türkiye’yi büyük bir kalkınmaya götüreceğim” diye, bütün köyleri dolaşmışlar annem bütün kadınları kapı kapı dolaşarak:

—Siz demiş siz fanila öreceksiniz, bazılarına eldiven öreceksiniz kimisine çorap öreceksiniz, kimisine don gömlek dikeceksiniz, bütün Türkiye’yi, Trakyayı dolaşmışlar. Akşam oluyorlarmış geliyorlarmış,

Kimi yerlere 12 sandık mermi, 12 sandık silah her şey gelecek, yalnız bunların parolalarını alalım diyorlarmış annem parola ne diye soruyor “yıldız” bütün malzemelerin toplanacağı yer Çatalcaymış, annem komutanı buluyormuş ve komutana:

“Komutanım bugün filan yere 12 sandık silah gelecek diyor, 12 sandık mermi gelecek… Haberiniz olsun… Parola: Yıldız…” diyormuş,

Tabii 2–3 gün sonra tekrar geliyormuş… Böyle devamlı olarak, bugün de parola: Ay diyorlarmış… Oraya bütün malzemeleri, cephaneleri yığıyorlarmış…

Mübadele çıkıyor ve Atatürk babama: Rıza git, Yunanistan’daki bütün mallarını yaz gel, diyor.

Babam gidiyor ve hakikaten yazıyor. Mübadele olunca bizi Akşehir’e Bermende Köyü’ne vermişler. Bermende köyünde tarla takka bağ her şey vermişler. Aradan bir zaman geçince ablamlardan sonra ben anneme hamile kalmışım.

Bir gün çok sevinçli olarak babam Atatürk’ün yanına gidiyor.

Atatürk: Rıza çok sevinçlisin, hayırdır inşallah? Diyor

Babam: Allah bana bir oğlan çocuğu verdi ama güzeller güzeli bembeyaz yeşil gözlü, sarı saçlı, Atam nasıl sevinmeyeyim, diyor.

Atatürk:

Adını koydun mu?

—Koymadım.

Atatürk:

—Bak sana bir şey söyleyeyim, Peygamberimizin bir torunu oldu, çok güzel senin dediğin gibi, tarif ettiğin gibi müşavere etmişler, bakmışlar en güzel isim nedir? Hasan. Peygamber torununa Hasan ismini koymuşlar, Sen de Hasan koy, diyor.

Benim adımı Hasan olarak Atatürk koymuş.

Aradan epey bir zaman geçtikten sonra babamı Ege bölgesine bazı olaylar nedeniyle oraya vazifeli olarak gönderiyor. O sırada babam bir kalp krizi geçiriyor ve bir yere sığınıyor. Babamdan Atatürk haber alamıyor. Araştırıyorlar. En sonunda İç İşleri Bakanını çağır diyor,

Atatürk İçişleri Bakanına: Ben Rıza‘dan haber alamıyorum, onu diyor, gidin Akşehir tarafına verdiler onun bir oğlu olacak, ona mal verin, tarla verin, ev verin, diyor.

Geliyorlar anamı buluyorlar, ben o zamanlar daha 3–4 yaşındaydım, gittim Valinin yanına,

Vali:

—Hasan, dedi,

Ben:

—Benim efendim, benim, dedim, daha o zamanlardan bir açıkgözlüğüm varmış…

Vali:

—Oğlum sana mal vereceğiz, diyor.

Annem:

—Vali Bey diyor, çok teşekkür ederim, benim malım var, yalnız ben Rıza’yı bulamıyorum, mahkemeye bulunsun diye verdim, diyor, ben mal mülk istemem, onları, o malları, fakir, malı mülkü olmayan, çocuğunu okutamayana versinler, çalıştırsınlar çocuklarını okutsunlar, diyor.

Vali Bey:

—Kızım bedava vereceğiz, parasız vereceğiz, diyor.

Annem:

—Çok teşekkür ederiz, paşamın ellerinden öperiz, bana yapacağınız en güzel şey Rıza’yı bulun diyor…

Atatürk’e gidiyorlar, Mustafa Kemal Atatürk’e:

—Çok teşekkür ediyorlar, ellerinden öpüyorlar, yalnız Rıza’yı bulmanız için bize rica ettiler, demişler, fakat o da bulamamış.

Atatürk:

—Allah Allah benim milletim ne kadar tok, bedava veriyoruz, mal almıyorlar, para veriyoruz almıyorlar, diyor,

Bu olaydan 15 -20 sene kadar sonra babamı hasta bir vaziyette buldum.  

SEYFİ YÜKSEL'İN ANISI

Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

—Adın ne senin? Dedi.

Ben:

—Seyfi, dedim.

—Okuyacak mısın? Dedi.

—Evet, Paşam okuyacağım, dedim

—Ne olacaksın?

—Gazi Paşa gibi asker olacağım bende, dedim.

—Gazi Paşa’yı tanın mı sen? Dedi.

—Tanırım, dedim.

—Ben 1 Nisan 1923 doğumlu Seyfi Yüksel. Ana doğum yerim Saray Köyü. Babam: Jandarma Halil Çavuş. Akşehir’de 2 sene karakol komutanlığı yaptı. Feridun Gürkaynak’ın amcası Hasan Çavuş ile beraber bir hafta birisi bir hafta birisi Akşehir’de Jandarma Karakol Komutanlığı yaptı. Ben Saray Köylüyüm. Salih Amcamlar bizim köye Saray Köyü’ne geldiler, bizim misafirimiz oldular. Dönüşlerinde 20 gün kaldılar. Dönüşlerinde dediler ki : “Halil Efendi biz bu çocuğu okutalım. “ Okumama sebep o adamlar oldu. Beni evlerine misafir ettiler. Beş sene onların evinde misafir kaldım. Ortaokula geçtikten sonra onların evinden ayrıldım, babam ev tuttu, o evde yatıp kalktım, ortaokulu da böylece bitirdim.

Askeri lise imtihanlarına girdim; askeri lise imtihanlarında dört binde on üçünçü ben kazandım. Maltepe Lisesi 2. Dünya Harbinde Akşehir’e gelmişti. Akşehir Maltepe Lisesi’ne gittim. Kaydımı yaptırdım, orada dört ay öğrencilik yaptım. 10417 dir okul numaram. Bir gün annemi rüyamda gördüm, annem ağlıyordu. Babam iki evliydi. Şehirden bir kadın vardı, o ikide bir annemi fitler, annemi dövdürürdü.

Ben telin altından kaçtım Saray‘a gittim. “Anne nasılsın” diyerek, hemen geriye döndüm. Sınıf subayı benim yatak boş olunca, “nerede bu? “ demiş. O zaman koğuşta da nöbet tutuyoruz. Öğrenciler : “herhalde dışarıda efendim, tuvalete gitti” demişler.

Ben kapıdan girdim, terledim,

Üsteğmen Ahmet ATLI :”Gel len morey! “ dedi. O zaman üsteğmen yok. Mülazım var. Mülazım Ahmet ATLI.

Mülazım:

—Nerden geliyorsun sen?

Ben:

—Annemi rüyamda gördüm, koşa koşa gittim, Saray’dan geliyorum.

Mülazım Ahmet Atlı:

—Lan burası dingonun ahırı mı? Bana mavzer getirin dedi.

Ayağıma mavzere taktılar falaka yaptılar 30 filan kamçı vurdu ayağıma. Benim askeri liseden ayrılmamım sebebi de işte bu oldu.

İlkokuldayken sene 1931 MUSTAFA KEMAL PAŞA Akşehir’e gelecekmiş.Eylül ayının sonları veya Ekim ayının başı.. Salih Amcam bize iki oğlu bir kızı ve bana şiir verdi.

Salih Amcam:

—Bunu ezberlen kim güzel okursa ona okutacağım dedi.

Gazi’nin gelmesine bir ay varmış. En büyüğümüz Sedat’tı, ona Salih Amcam:

—Sedat ezberledin mi? Dedi.

Sedat:

—Ezberlerim baba dedi.

Ben ezberlemedim. Nihat’a sordu, O da “ ben ezberlerim.” Dedi.

Bana sordu:

—Seyfi oğlum sen ezberledin mi? Dedi.

Ben:

—Ezberledim. Dedim.

Bana:

—Şiiri sen okuyacaksın. Dedi.

Teyzem Salih Beye benim çocuğuma okutmadı, Yörük Halil’in çocuğunu okuttu diyerek tam üç ay küstü. Akşehir İstasyonuna geldik.

Gazi istasyonda oturuyordu. Yanında iki kişi vardı, onları tanımıyorum. Amcam bana işaret etti. Ben tam şuraya geldim, Gazi karşımda. Şiirimi okuyorum. “Gazi bana kalk dedi, silahını tak dedi…”Gazi’ye şiir okurken ayakları vurmak adetti. Bu ayak vurmam Gazi’nin hoşuna gitmiş.

Gazi yanıma gelerek çöktü.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

—Adın ne senin? Dedi.

Ben:

—Seyfi, dedim.

—Okuyacak mısın? Dedi.

—Evet, Paşam okuyacağım, dedim

—Ne olacaksın?

—Gazi Paşa gibi asker olacağım bende, dedim.

—Gazi Paşa’yı tanın mı sen? Dedi.

—Tanırım, dedim.

—Gazi Paşa nasıl dedi.

—Bizim sınıfta resmi var onun, dedim.

Gazi yüzümden makas aldı. Ben her zaman arkadaşlarıma benim bu sağ yüzüm Gazi Paşa’nın kabesidir. Derim.

Gazi Paşa:

—Kimin bu çocuk? Demiş,

—Jandarma Halil Çavuş’un…

Gazi:

—Bu çocuk çok zeki bunu bana verin ben okutayım. Demiş.

Amcam:

—Onun babası zengin nasıl olsa okutur Paşam, demiş..

Aradan zaman geçti, ben bunu duydum, amcama : “Amca sen benim yiyecek ekmeğime kan doğradın Gazi Paşa böyle demişmiş, sen beni niye babası zengin dedin?”

Amcam: “İyi oğlum babam seni okutup durur” dedi.

Sanki amirine rapor verir gibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

—Valide hanım en kısa zamanda size o evlatlarınızın intikamını alacağım, demiş.

Akşehir’in ağaları HACI BEKİR, HACI KÜÇÜK, HACI ABDURROF, KÖSE AMAT, Mustafa Kemal’e bizim Sinop bunarını met etmişler. Hala Sinop bunarı o gümrahlığında akar. Garp Cephesi o zamanlar Akşehir’de Tüm Akşehirliler İsmet Paşayı biliyor, tanıyor. Halamın eşi 26 Ağustosta Afyon’da “yettin ulan gâvur “ diyerek ayağa kalkınca şehit olmuş, Nadirli Topçuoğlu’da mahkemede şahit olmuştu. Bir gün Mustafa Kemal İsmet Paşa ‘ya demiş ki:

—Sinop Bunarını çok medettiler, bir gün atlara binelim de bir gidelim. Demiş, bunara çıkmışlar varmışlar, elini bunara batırmış, hatta Mustafa Kemal emir vermiş “şurayı düzeltin” diyerek. Orası düzeltilmiş.

Ebem iki atlıyı yukarıya geçerken görmüş,

—Kumandanlar bir ayran yaptırdım gelip bir için demiş,

—İçelim, demişler, dönmüşler.

Yan oturmuşlar, ayaklarında çizmeler varmış.

Mustafa Kemal:

—Valide hanım zahmet etmeyin, hemen kalkacağız, demiş

Ayranı getirmişler, önce ayranı bir bardak nenem içmiş ardından ikram etmiş. Daha sonra birer bardak daha ikram etmiş, arkasında:

—Kumandanım bir şey soracağım,

Mustafa Kemal:

—Sor demiş

—Evlat dediniz verdim, mal dediniz verdim, can dediniz verdim, para dediniz verdim, şu gördüğün gelinler demiş, benim askerde şehitlerin eşleri, ne olacak bu bizim halimiz?

Sanki amirine rapor verir gibi, Gazi Mustafa Kemal Atatürk:

—Valide hanım en kısa zamanda size o evlatlarınızın intikamını alacağım, demiş.

Hakikaten 24 Ağustos Akşehir’in şeref günüdür, Mustafa Kemal Atatürk 24 Ağustos’ta Belediye’den inmiş, şimdiki müze olan belediyeden hamama girmiş, hamamda iki rekât namaz kılarak çıkmış, babam karakol kumandanı, Boyama Bıyık Abdurrahman Bey Jandarma Bölük Kumandanı… Uğurlamışlar Akşehirliler…

Mustafa KEMAL:

—Bir yıl benim askerime burada baktınız, askerimi beslediniz, size bunun karşılığını zaferle ödeyeceğim, demiş, 24 Ağustos Sabahı Akşehir’den ayrılmış…

AHMET AZMİ YILMAZ’IN ANILARI

Atatürk:

—Ben size inanıyorum, kahraman Akşehirliler, bana fazlasıyla saygı itibar gösterdiniz, sağ olun, dedi.

Kiminin Türk bayrağı, kiminin elinde kırmızı bir bez “KEMAL ATATÜRK TESLİM, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TESLİM! TESLİM!” diyerek böyle bağırıştılar.

Ben Akşehir’in yerlisi Ahmet Azmi Yılmaz’ım 1922 yılının son aylarında doğmama rağmen. 1925 doğumlu yapmışlar, cahillik vardı, babam harpten gelmişti, 3,5 yaş küçük yazılmışım, aslında 1922 doğumluyum, Atatürk ben 9–10 yaşlarındayken Akşehir’e beyaz bir trenle geldi. Orada konuşma yaptı, ben çok yakındım.

Mustafa Kemal Atatürk:

—Kahraman Akşehirliler, dedi.

Bu arada halk bağırdı

—İn aşağıya gel, misafirimiz ol,

Gazi:

—Çok sağ olun işlerim var, dedi.

Atatürk Akşehir’e geldiğinde, Bermende’ye gitti, şimdiki ismi Savaş Köyü oldu. Bizler çocuktuk. Arkasından koştuk. Sadece atının üzerinde görebildim. Tekrar uşakta bir konferansta gördüm. Atatürk büyük bir adamdı. Yazıları var, Akşehir’de Rüştü Beyin evinde Hacı Küçüklerin evinde misafir kalmış, Akşehirliler Atatürk’e kalması için tezahürat yaptılar.

Atatürk:

—Ben size inanıyorum, kahraman Akşehirliler, bana fazlasıyla saygı itibar gösterdiniz, sağ olun, dedi.

Tekrar tren hareket etti ve gitti.

Atatürk’ü Gazlı gölde gördüm, Orada da Afyon halkı yeri görü yıkıverdi.

—İn paşam in aşağıya in, sen bizi kurtardın Yunan’dan dediler.

Atatürk:

—İşim var, ömrüm olursa gelirim, dedi, 1938 de annem ile aynı gün öldüler.

Ben Gelibolu’da askerlik yaptım. Salih Omurtay isimli bir generalimiz vardı, bizi aldı Yunanistan’a götürdü. Yunanistan’a vardık, baktık, insanlar kamışların sazların altına girmişler, sadece yaşlı, topal birçok insan gördük, ellerinde kiminin Türk bayrağı, kiminin elinde kırmızı bir bez “KEMAL ATATÜRK TESLİM, MUSTAFA KEMAL ATATÜRK TESLİM! TESLİM!” diyerek böyle bağırıştılar.

İsmet İnönü ‘yü O’nu da bizzat kaç kez gördüm,

—Dön paşam, zamanı değil, zamanı değil, diyordu, biz Yunanistan’a 23 kilometre kadar girmiştik, gerisin geriye döndük Türkiye’ye geldik…

Büyüklerimizin hakları hiç ödenmez, gelecek yavrularımızda aynen o rahmetlikler gibi olurlar, bu aileden gelir… İnşallah aileleri de bir Türk gibi ATATÜRK gibi kan taşıyorlarsa çocuklarını o şekilde yetiştirsinler…

…isteseler vatan için bugün hemen askere giderim. Bize karşı gelen kâfirlerin onunu, yirmisini öldürürüm… Türkiye var olsun, iki paralık kâfirlerin emrinde olmasın, mukaddes ordumuzun sancağını, mukaddes Türk Bayrağı düşman ayağı altına alınmasın Yarabbim diye böyle dua ederim.

…Biz Alman harbine gittik, Salih Omurtay Paşa ile…200 mermi ile, kesme şeker,.. Kestanelik vardı oranın askerleri 4 lü… Klübeler gelirken gördük, klübeleri maalesef göçmüş, üç üçbuçuk metre… Bizim tanklar ezmiş geçmiş, bunu orada gördüm, ordumuza Allah zeval vermesin… o günkü ordumuz birçok yokluklar içerisindeydi, Aman! Aman! Bizi aç koymadı, açık koymadı, biz de hiç itiraz etmedik, aç kaldık, açık kaldık diye… Yağlıydı yavandı diye… Hala doyamıyorum askerliğe tekrar askere çağırsalar vallahi giderim. Vatan sağ olsun, millet sağ olsun…

MUSTAFA GÜNDOĞAR’IN ANISI

Adım Mustafa Gündoğar, 1918 doğumluyum. 1925 senesinde Atatürkü’ü İsmet Paşa okulunun ana mektebinin bahçesine indik ve çıktık, Atatürk geldi merdiven ayağında biz Atatürk’e selam verdik ve aşağıya indik.

ŞERİFE ECE’DEN, EŞİ MEMİŞ ECE’NİN ANILARI

Atatürk bakardı, gülümser geçerdi

Doğum yerim: Koraşı köyü, Kazamız: Tuzlukçu. 1925 yılında dünyaya gelmişim, kalktım gittim evlendim, Memiş Ece’ydi beyimin adı. Askere gitmiş, şubede nereye gideceğiz demiş,

Askeriyedeki komiser:

— Siz cennete gideceksiniz, anneniz sizi Kadir Gecesi’nde doğurmuş, demiş,

Beyim Memiş ECE:

—Cennet neresi? demiş, gide gide Dolmabahçe sarayında Atütürk’ün kapısında 6 ay nöbet tuttum, 6 ay Eskişehir’de bekledim, 6 ay Ankara’da, bir kızı vardı Sebiha isminde günde onu bir asker gelir otomobille havaalanına sabah götürür akşam getirirdi, üç beş günde bir Atatürk çıkardı, yanında birkaç askerle.. Selam verirdim topuğu topuğa vururdum, Atatürk bakardı, gülümser geçerdi, derdi, çok zaman konuşmazdı, derdi,

Atatürk’ün kapısında bekledim 1,5 sene çok gururluyum derdi, bende eşimin Atatürk’ü beklediğine onu sevdiğinden dolayı ben de çok seviyorum.

MUSTAFA MOR ‘UN ANILARI

Atatürk tren durunca aşağıya indi, mavi mavi gözleri vardı.

1928 doğumluyum, Akşehirliyim. İstasyona Atatürk’ün geleceğini söylediler. Herkes akın yaptı, gittik. Orada bekledik. Herkes halı serdi. Ben onbir oniki yaşlarındayım. Birisi beni kaldırıverdi, ben ağaçta kaldım. Ondan sonra tren durdu, ben trenin yanındaydım. Atatürk yatıyor, hasta dediler. Tren Azarı’ ya gider gibi yaptı. Yine arka arka geldi. Atatürk tren durunca aşağıya indi, mavi mavi gözleri vardı. Halıları toplamışlardı, Atatürk gitti.

Atatürk Akşehir’de Garp Cephesi Kumandanlığı yaptı. Maraşel Fevzi Çakmak, Atatürk, İnönü…

Askerler burada talim yapardı, hastanenin olduğu yerde, askerler Hıdırlığa gider atış talimi yaparlardı. Askerlerin atış yaptıklarını gördüm. Askerler gittikten sonra da oraya giderdik.

ÖMER CEYLAN’IN ANILARI

Gazi Mustafa Kemal balkona çıkarak:

—Evlatlarım muvaffak olacağız, ümidinizi kaybetmeyin sağ olun Akşehir bizim bakımımızı yaptı, memnunuz, inşallah muvaffak olacağız, dedi,

Bizim köyün (Yılanyusuf) altına söğütlerden çardak yaptılar sıcaktı, orada nutuk verildi

Ali İhsan Paşa atına bindi Akşehir’e geldi, asker sabah: 8.00 de hareket etti, yayan olarak Akşehir’e geldiler, arabalarla atlarla yürüdüler, köyümüzü de davet ettiler, Akşehir’e geldik, tabi gece oldu, evimize gittik, sabahtan erkenden geldik, meydana toplandı asker,

Gazi Mustafa Kemal balkona çıkarak:

—Evlatlarım muvaffak olacağız, ümidinizi kaybetmeyin sağ olun Akşehir bizim bakımımızı yaptı, memnunuz, inşallah muvaffak olacağız, dedi,

Herkes el şaplattı. Asker Akşehir’i terk etti

Asker Sultandığı’na vardı Afyon’daki askerler kaçtı, Çay’a vardılar, Çayda mevzii kurdular, gece saat 3 te Afyon’da hücuma geçtiler sabaha kadar Yunan’ı tamamen yok ettiler Yunan şeyini topladı Kocatepe’nin arkasına kaçtı oraya mevzilendi, askerimiz bizim Afyon’da kaldı tekrar toplandı Kocatepe’nin arkasına hücuma geçtiler Ali İhsan Paşa yine hücuma geçti 9 Eylül’e kadar İzmir’de Yunan askerini suya döktüler, ben çocuktum, duyduğumu söylüyorum, Sevinçle evlerimize yerleştik Afyondan gâvur kaçtı gâvur kaçtı diye sevinçle memleketimizde kaldı.

Köyümüzden iki üç askerimiz ordunun içerisindeydi, onlar orada keçilerin boynuzuna mum bağladılar, Yunan orada asker kuşatıyor diye kaçtılar.

Adım Ömer nüfusumuz ketme, ben 6–7 sene sonra ancak nüfusa kayıt oldum, ben o tarihlerde küçüktüm,

O sırada “Atatürk geldi” derlerdi, biz sevinirdik. Gelir karargâhı seyreder giderdik, Ondan sonra subaylar görürdü bize şeker verirdi biz sevinerek giderdik

Yunan tayyaresi gelir hazırlanın geliyoruz diye kupon atardı Kâğıtlarda Pilavları ayranları hazırlayın geliyoruz diye yazardı,

Yunanlar burada yüzümüze bakmaz oldular. Bizle çekişmeye başladılar. Bize gidin şuradan bizim şeyimiz geliyor, derlerdi, Bermende‘den bayraklarla Rumlar gelirdi, Yunan geliyor diye bayram yapardı. Bu olaylar bizim gücümüze gidiyordu, bir laf söyleyemiyorduk, bize hakaret ediyorlardı.

Bahattin Ceylan'ın Milli Mücadale ilgili anıları,

İsmim : Bahattin Ceylan, Doğum tarihim : 1923. Doğum Yerim : Tekke.

Mustafa Kemal Atatürk'ün babasının aslı Karama'ın bir Köyü'ndendir. Selanik bizde iken Mustafa Kemal Atatürk'ün ailesi Selanik'e göçüyor ve Atatürk Selanik'te dünyaya geliyor. Tahsilinin Selanik'te ve İstanbul'da tamamlıyor. General oluyor, paşa oluyor.

İngilizler istanbul'u işgal ettiğinde Vahdettin Mareşal Fevzi ÇAKMAK'ı çağırıyor ve Fevzi Çakmak'a : “Paşaları topla gel! “ diyor. Fevzi ÇAKMAK paşaları toplayıp geliyor, Atatürk yok içlerinde.

Vahdettin : “ Mustafa Kemal Paşa'yı niye getirmedin?” diye soruyor.

Mareşal Fevzi Çakmak . Efendim Kemal Paşa Cumhuriyetçi olduğu için getirmedim” diyor.

Vahdettin : “ Paşa, diyor, Cumhuriyetçilik mi kötü yoksa şu İngilizlerin İstanbul'u işgal etmesi mi daha kötü?, haftaya Cuma günü Kemal Paşa'yı da getir” diyor. Haftaya Cuma günü Kemal Paşa'yı da getiriyorlar. Tabii Kemal Paşa çok cesurmuş, atılganmış Atatürk.

Vahdettin Kemal Paşa'ya : Hemen İskenderun'a çıkacaksın ve orduları toplayacaksın”

Bunun üzerine Mustafa Kemal atatürk'ü orduların başına Başkumandan olarak atıyor.

Garp Cephesi Komutanlığı Akşehir'de, yine tüm genaraller Akşehir'deymiş.

Akşehir çayı'nın bir tarafında karargah var, tabii süvariler, askerler...

O zamanlar süvari komutanının bir tanesi sırtında bir heybe ile Aydın biçimi giyiniyor, tedbil kıyafet yapıyor ve geliyor. Çavuş ise Akşehir'in Konarı köyünden.Çavuş ile karşılaşıyorlar. Çavuş sivil olduğu için yakalıyor ve soruyor , süvari komutanı sivil giyindiği için “Bana parla mahrur derler” diyor, Bunun üzerine Konarı Köyü'nden Çavuş, süvari komutanına iki tane tokat atıyor. Yakalayıp alıp getiriyor Subayına getiriyor. Subay yatıyormuş, fırladığı gibi hemen kalkıyor. Sivile selam veriyor. Bunun üzerine Konarılı Çavuş korkuyor. Subay uyku sersemi kalkarak Çavuşa: “Seni umum subayı çağırıyor” diyor. General'in karşısına çıkartıyor. Genaral'in giyinmiş oturur görüyor .

General Çavuş'a : Ben düşman askeri olsaydım, ne yapardın?

Çavuş : Ben zaten tetikteydim, Allah'ın izniyle düşmana fırsat vermez, kılıç da yanımda tabanca da yanımda sana fırsat vermezdim, dedim, diyor,

General : Nerelisin?

Çavuş : Akşehir'in Konarı Köyü'ndenim, diyor.

General : Ben sana 15 gün izin vereceğim, gider misin? Diye soruyor.

Çavuş:Giderim, diyor

Hem adam tokat yedi hem küfür ettim, hem de izin verdi, diyor

Atatürk Akşehir'e geleceği zamanlar şimdiki Verem Savaş Derneği'nin olduğu yerde İstasyon Caddesi'nde Derviş Beylerin evleri vardı, büyük bir evdi, bu evi dayayıp döşediler. Orada Mustafa Kemal 'i misafir ettiler. Atatürk Akşehir'den ayrılınca eşyaları alıp götürdüler. Mustafa Kemal Atatürk tekrar geriye dönüp Akşehir'e geldiğinde ise bu evi bomboş buluyor. Atatürk Akşehir'i Başkent yapacakmış fakat evin boşaldığını, eşyaların götürüldüğünü gördüğünde Akşehir'e bir daha gelmedi.

Beyaz trenlerle geçerdi, millet istasyona giderdi. Hep “Atatürk uyuyor, uyuyor” derlerdi.

Atatürk İplikçi Cami'nde mevlüt de okutturuyor.

Yunan Afyon'a girdiği zaman buradaki Rumlar tavukların ayaklarını bağlıyor ve bıçak bilemeye başlamışlardı.

Yani “Yunan dayımız geliyor, sizi de tavuk gibi biçeceğiz” gayesiyle yapıyorlardı, fakat Yunan Akşehir'e giremedi. Burada kadına, kıza sarkıntılık yapamadılar, çünkü Yunan Akşehir'e giremedi.

Editör: Pervasız Web