Konfor alanı ya da monotonluklarımızdan kurtulamama sendromunu daha önce duymuşsunuzdur. Konfor alanı insanın tamamen alışkanlıklarından kurtulamadığı, kendini güvende hissettiği, günlük yaşam rutinlerinin dışına çıkamadığı yaşam alanıdır. Günlük monotonluğun getirdiği sıkıcılığın ve hep aynı şeyleri yapa yapa duygusuzlaşmanın temel nedeni konfor alanımızdan çıkmak istemeyişimizdir. Bunu bir örnekle açıklayalım: Zamanın birinde bir iş adamı ticaret yapmak için bir köye gider. Köy meydanında bir köpek görür, köpek acı içinde havlamaktadır. Köpeğin havlaması birkaç gündür geçmeyince kasabanın kahvesine gider ve kahvede oturanlardan birine sorar. Bu köpek neden uluyor? Adam cevap verir: Uzandığı yerde küçük bir çivi var ve o çivide köpeğe battığı için uluyor. O zaman o köpek neden yerini değiştirmiyor? Köylü de cevap vermiş; Şimdilik çok az acıtıyor, katlanamayacak kadar acıtsa kalkıp giderdi, yattığı yeri çok seviyor ve rahatı da yerinde.
Bazen kendimizi kafeste ya da akvaryumda gibi hissedebiliriz. Canımız sıkkındır, monotonluk içimizi daraltır. Mutu değilizdir ama nedenini bilmeyiz, Aslında bu duygu durumları, canımızı acıtan küçük bir çivi gibidir, seni rahatlıktan uyandırıp, hayallerinin peşinden gitmen içindir. Söylenip dururuz, yaşamsal monotonluklarımızdan kurtulmak isteriz. Sabah kalk işe git, akşam işten eve gel, TV dizisi izle, uyu, sabah kalk işe git, akşam gel, TV dizisi izle, yat uyu… Gün gelir duyarsızlaşmış oluruz bu hisse karşı, bu monotonluk duygusu bizi rahatsız etmez olur. Nasırlaşmıştır duygularımız artık.
Peki insan neden konfor alanının dışına çıkmalı? Varoluş amacımız, fıtratımızda var olan bilme, öğrenme arzusuna ulaşabilmek ancak konfor alanımızın dışına çıkmakla mümkündür. Gemiler açık denizlere yelken açabilmek için yapılmışlardır. Her gün limanda demirleyen bir gemi için liman, çok güvenilir bir alandır, batma tehlikesi yoktur fakat geminin varoluş amacı da hayat boyu limana demirlemek değildir. İnsan oğlunun da bir varlık amacı vardır ve o amaç da bireyin kendine, toplumuna ve evrene faydalı olabilmesidir.
Derslerinde başarısız olan pek çok öğrencim, başarısızlığın getirdiği duygu durumundan biraz rahatsızlar, bedenlerine batan küçük bir çivi gibi şimdiki acıları. Zamanla çivinin battığı yürekleri nasırlaşacak ve acı hissetmez olacaklar. Konfor alanlarının dışına çıkmak istemiyorlar. Akıllı telefonlar, sosyal iletişim siteleri, markalı ayakkabılar, pahalı elbiseler, düzensiz beslenme, abartılı karşı cinsle ilişki istekleri… Halbuki konfor alanlarının dışına çıkarak gelişimlerini sağlayabilirler ve çevrelerine faydalı bireyler olabilirler. Konfor alanının dışına çıkmak acı verir insana fakat acı olmadan da gelişim olmuyor maalesef. Kolunuzu ağırlık olmaksızın birçok kez havaya kaldırın ve indirin. Acı duymazsınız ama kolunuzdaki kaslar da gelişmez. Ağırlık alarak kolunuzu kaldırıp indirirseniz canınız acır ama kaslarınızda gelişir. Abartılmış konfor alanları sunar olduk çocuklarımıza ve çocuklarımız bu abartılmış rahatlık durumundan çıkmak istemiyorlar ve rahatlıklarında gördükleri çok az bir eksiklik fazla acı veriyor onlara. Örneğin cep telefonu bozulan bir genç sanki tüm hayatı elinden alınmış gibi hissediyor ve mutsuz oluyor.
Konfor alanının dışında ne var? Bu soruyu birçok örnekle cevaplamak mümkün; Covid-19 salgınının olduğu dönemde uzaktan eğitim vardı ve okula gidemiyorduk, günün büyük bir çoğunluğunu evde bilgisayar başında geçiriyordum. Sabah kalk, online derslere başla, öğlen yemek ye, online derslere devam et, akşam yemek ye TV de dizi izle, instagram ve fecabooka takıl yat uyu, sabah kalk derse başla yemek ye… Bu kısır döngü bende var olan diyabet hastalığını da artırdı. Yaşadığım bu monotonluk canımı sıktı ve daha önce hiç denemediğim kitap yazma işine başladım. İyi de yaptım. “Hasbihal” ismindeki kitabımı yazdım, yeni bir şeyler öğrendim, insanlara faydalı olduğumu düşündüm ve beklide en önemlisi kendimi gerçekleştirebilme yolunda önemli bir adım attığımı anladım, kendime olan yazı yazma güvenim arttı. Pervasız ailesinde yazılarım yayımlanmaya başladı ve bu mutluluk verici serüvenim devam ediyor. Okuyucularım var artık ve okuyucularım merak ettikleri konuları araştırmamı ve burada paylaşmamı istiyorlar. Bu arada diyabet hastalığımı da kontrol altında tutabiliyorum. Bu yaşadığım olumlu gelişimin bilimsel karşılığının da olduğunu öğrendim. Bir sonraki yazımda “Tembellik psikolojisi” üzerine yaptığım çalışmaları sizinle paylaşmak istiyorum.
Konuyu dağıttım sanırım. İnsan yapmak isteyip de yapmadığı şeylerden pişmanlık duyarsa, bu pişmanlık ölene kadar devam eder. Konfor alanlarımızdan çıkalım, mutluluk, gelişim ve varoluşsal amaçlarımızın cevabı konfor alanımızın dışında, acı çekmekten korkmayalım, acı olmadan gelişimde, başarıda olmuyor maalesef. Hiçbir şey yapamasak bile balkonlarımızı çiçeklerle güzelleştirelim, toprağa dokunalım, kokusunu almaya çalışalım, toprak elimizi kirletsin. Toprakta bulunan Mycobacterium Crohn bakterisi, beynin serotonin (mutluluk) üretiminden sorumlu olan merkezi uyarıyormuş ve toprakta bulunan bu antidepresan bakterisinin etkisi 3 haftaya kadar hissedilebiliyormuş.
Konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgiler öğrenmek isteyen okurlarım, Yazar Hikmet Anıl ÖZTEKİN’in kitaplarını okuyabilirler veya videolarını (BAŞARININ SIRRI: KONFOR ALANININ DIŞINA ÇIKMAK - YouTube)) izleyebilirler.
Kalın sağlıcakla,
Görüş ve eleştirileriniz benim için önemli: [email protected]