Ökesli Ali Hoca’nın babası Ömer Osman, Ökes köyüne Konya’nın Sille kasabasından imam olarak gelmiştir.

Burada doğan Küçük Ali Rıza, ilk derslerini babasından almış, okumayı yazmayı babasından öğrenmiştir. En büyük özelliği çok okuması ve yazmasıdır. Çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık dönemlerini okuyarak, yazarak geçirmiştir.

Öğrenimini Şarki-Karaağaç’ta, Kayseri’de tamamlarken, bir yandan da yazarak yeni kuşaklara öğretmiş, örnek olmuştur. Bilgisini, görgüsünü artırınca yararlı olmak için Ökes’e dönüp, üniversite düzeyinde eğitim veren, öğretim yapan medrese açıp, akıl yürütmek, sorgulama yapmak, öğretme yolunu izlemiştir.

Akşehir ve çevresinde dikkatlerini üzerine çekmiştir. İşte bu nedenlerden dolayıdır ki, Akşehir’e getirilmiş, Ökes’teki medresenin aynısı Akşehir’de de yapılmıştır. Buradaki öğretmenliği, Akşehir Müftülüğü ile taçlandırılmıştır.

Ökesli Ali Hoca halk adamıydı. Bu özelliğini Nasreddin Hoca’dan almıştır. Güçlü, saygın birisi olarak ünlendi. Çevre köylere, kasabalara çağrılır yararlı konuşmalar yapardı. Ali Hoca gittiği yerlere yalnız gitmez, birçok Ökesli’yi de yanında görürdü. Bu yüzden Akşehir ve çevresinde o yıllardan kalma bir deyim vardır. ‘’Ökesli’ye yemek mi vereceksin?’’ derler.

Ökesli Ali Hoca çok okur, aydınlanırdı. Çevresindekilere eserleriyle ders vererek aydınlatırdı. Arapçayı, Farsçayı çok iyi bilirdi. Yapıtlarını hem düz yazı ile hem de ölçülü, uyaklı şiirlerle yazardı.

Günümüze dokuz ünlü yapıtı kalmıştır. Bunları bir önceki makalemizde belirtmiştik. Bunlardan en çok tanınmış olanı ‘’Akıl Yürütme İncelikleri’’dir. İkinci eseri, ’’Şiir Üzerine’’dir. Şiirde aruz, kaside, kıta, gazel, beyit, dize anlatılmıştır.

Livaülhamd (Peygamber Sancağı) adlı yapıt, hatasız kul olmaz anlamı taşımaktadır.

Ökesli Ali Hoca’nın başka bir yapıtı da ‘’Kaside-i İsrariyye’’dir. Arap ülkesinde doğmuş, büyümüş gibi Arapça diline sahipti. Bu nedenden dolayıdır ki; 118 beyit ile peygamberi, Padişah Sultan Aziz’i övmüştür.

Ökesli Ali Hoca, İstanbul’da Padişah sarayında oturan İslam’ın başı anlamına gelen Şeyhül-İslam ‘’Ömer Hüsamettin’in medresesine konuk olmuş, kitaplarının basılması için Şeyhül-İslam ile birlikte kıyafet değiştirmek teklifini kabul etmeyerek eski Anadolu kıyafeti ile padişahın karşısına çıkmıştır’’

Sultan Abdulaziz, (1861-1876) Ökesli Hoca’nın isteğini yerine getirmek üzere emir çıkarmıştır. Kitaplarının saray tarafından basılması, giderlerinin padişah tarafından karşılanması, Ökesli Ali Hoca’yı çok memnun etmiştir.

Basılmış kitapları ile Akşehir’e çok mutlu ve memnun dönen Ali Hoca kitaplarını okurlarına parasız dağıtmıştır.

Ökesli Ali Hoca eğitimde ezberciliği hiç sevmez, öğrencilerine ezberlemesi için değil, aklını, mantığını kullanmasını sağlayan ödevler vermiştir. Öğrencilerine akıl yürüterek, sorgulama yaparak öğretme yolunu izlemiştir.

Gün gelmiş, her canlı gibi o da ömrünü, 1869 yılında, 83 yaşında tamamlamıştır.

Çok olgun, çok iyilik yapmış, kusursuz bir bilgin olduğu için Akşehirliler ve çevre köylüler arasından birçoğu ah, vah etmiş, ağlamıştır. Günümüzde bile aradan neredeyse 200 yıl geçmiş olmasına karşın Ökesli Ali Hoca, hala unutulmamıştır.

Mezarı Nasrettin Hoca Türbesinin baş tarafında sağda, elli metre ilerisindedir.

Bu makale araştırmacı yazar öğretmen Mehmet Koç’un ‘’Akşehir Din Alimlerinden Bir Demet’’ kitabından yararlanılarak yazılmıştır.